Gayrimenkul sektöründe anlam karmaşası yaratan bir kavram “ KURUMSALLAŞMA”
Sektörümüzde bir markaya bağımlı olarak faaliyet göstermek kurumsallık olarak değerlendirilmekte. Bu durumda markaya bağımlı ofisler kurumsal, bağımsız ofisler, başka bir ifade de no name ofisler kurumsal olmayan olarak değerlendiriliyor. ( No name kavramı da başka bir tartışma konusu, aslında her işletme bir markadır.)
Bence bu ayrımın en net şekli FRANCHİSE OFİSLER ve BAĞIMSIZ OFİSLER şeklinde olmalıdır.
Kendi bölgesinde yıllardır faaliyet gösteren franchise ofislerin bölge uzmanlığı dediği, müşteriye dokunuş dediği faaliyetleri 20 – 30 yıldır bölgesinde uygulayan, bulunduğu semtin dokusuna katkı koyan, o çevredeki tüm değişim ve gelişimleri takip eden, bazen semtindeki bir durağa, bir parka adını veren, bazen adres tariflerinde mihenk taşı olan ofisler bir anda No NAME oluyor, daha birkaç ay önce sektöre girmiş olan, bölge uzmanıyım dediği bölgesindeki meslektaşlarından, sektörün yasal ve ahlaki değerlerinden haberdar olmayan gayrimenkul danışmanları ve ofisler KURUMSAL oluyor. Yani herhangi bir markanın franchise hakkını satın alınca hoooop kurumsallaşmış oluveriyorsunuz.
Franchise sistemleri edinmiş oldukları deneyim ve tecrübelerini sizlere aktarırlar. Böylece sizler sektörde temel bilgi ve becerilerle donanmış olarak başlamış olursunuz. Bu önemli ve inkar edilemez bir katkıdır. Ancak know-how aktarımlarının franchise ofisler tarafından çok doğru ve onlara aktarıldığı şekilde uygulanması oldukça önemlidir. Sektörde bir süre sonra gerek danışman gerekse ofis sahiplerinin bu uygulamalardan uzaklaştıklarını görmekteyiz. Bu durumda birçok franchise ofiste kısa zamanda faaliyetlerini sonlandırmak zorunda kalıyorlar. Markalar arası ofis transferleri ve takaslar gündeme geliyor. Daha önce burun kıvrılan markaların bir anda temsilcisi olunuyor ve yeni marka en iyi marka olarak lanse ediliyor. Bunu yazınca Volkswagen’in sloganı geldi aklıma “ Biz daha iyisini yapana kadar en iyisi bu”
Bağımsız ofisler kendi markalarını büyütme ve geliştirme çabasında olduğundan istikrarlı olma konusunda daha etkin hareket edebiliyorlar. Çünkü bağımsız ofisler, ofis markalarıyla birlikte kendi isimlerini de kişisel marka olarak konumlandırdıklarından nefes alan bir kişilik olarak marka faaliyetlerini sürdürüyorlar. Markaları kendileriyle özdeşleşiyor.
Kurumsallaşma, bir kurumun, bir kuruluşun veya bir işletmenin patron, lider, yönetici ve önemli personel vb. kişilere bağımlı olmadan faaliyetlerini sürdürebilmesi ve geliştirebilmesini sağlayan bir yapıya kavuşturulabilmesidir.
Kurumsallaşma için;
Etik kurallar ve görev tanımları açık seçik yapılmalıdır,
İşletme içi kurallar ve yönergeler belirlenmelidir,
Belirlenmiş olan tüm standartlara uyulup uyulmadığı sürekli kontrol edilmelidir,
Yetki ve sorumluluklar tanımlanmış ve delegasyonları yapılmış olmalıdır
İş akışları net olarak belirlenmiş olmalıdır,
İşletmenin kendine ait misyon,vizyon ve temel ilkeleri belirlenmiş olmalıdır,
Ortak akıl ile bir yönetim stratejisi belirleniyor olmalıdır.
Görüldüğü gibi kurumsallaşma bir markanın logosunu almakla değil, hizmet ve faaliyetin belirlenmiş olan standart ve süreçlere göre yapılmasıyla oluyor. O yüzden kurumsal ya da kurumsal olmayan ayrımının kriteri bedelini ödeyerek satın aldığınız marka değil kendi markanızı büyütüp, geliştirerek sektöre ve ofisinize sağladığınız katkıya, başkalarının sizden ilham alıp almadığına bağlıdır, çünkü başkaları sizden ilham almaya başladığında marka olursunuz. Marka olmak ve marka olarak kalabilmekte kurumsal standartlara uymakla, insani değerleri göz ardı etmemekle sağlanmaktadır.
“ Marka olmak için değil, saygın olmak için, değer yaratmak için, gelişmek için, örnek olmak için çaba gösterin, bedelini ödedikten sonra satın alınamayacak hiç bir marka yoktur. “